Felsefe İle Politika Arasındaki Gizemli İlişki

“Böylece felsefenin gelecegi, geçmisi gibi, yaratici bir tekrardir. Bütün gece vakti boyunca düsüncelerimizi sürdürme isini ebediyen yapmak zorundayiz. Geceye degin bu düsünceler arasinda, kuskusuz hiçbiri bizi bugün, politik durumla iç içe geçmis olanindan daha fazla kaygilandirmamaktadir. Bunun da basit bir nedeni vardir: politikanin kendisi, genis ölçüde, bir tür düsünce gecesinin içindedir. Ama filozof, geceye degin kendi konumunun bir somut hakikatler gecesinin sonucu olmasina katlanamayan filozof, ufka dogru en uzaklarda, haber veren solgun isiklari seçmeye çalisir.”“Düsüncenin çürüdügü/bozuldugu ve adaletsizligin hem gizli hem de bir o kadar kutsal bir ilke gibi oldugu bir dünyada büyümüs olan, bu çürümeye karsi var gücüyle baskaldiran filozof paradoksal bir durumda yasamak zorunda olduguna sasiramayacaktir. Demokrasi felsefenin bir kosuludur, ama demokrasinin adaletle dogrudan bir iliskisi yoktur, ki adaletin, bireysel özgürlügün çürümüs ve demokratik tatlarindan çok uzakta, erdem ile terörün rastlantisal ittifaki diye sunuldugu olur. Fakat adalet, politik alanda hakikatin felsefi adidir. Böylece üç terimin, yani felsefe, demokrasi ve politikanin dügümü karanlik kalir.”