Çevre Bilinci Yasal Zorunluluktan Sosyal Sorumluluğa

Yesil pazarlama uygulamalarinda, “ürünlerin çevreci özelliklerini abartarak pazarlamak” yerine (yesil boyama), çevreci bir anlayisin bütünüyle benimsenerek uygulanmasi; tüketicilerde çevre bilincini gelistirici çabalara önem verilmesi; orta ve uzun vadede yesil ürün talebinin büyümesine katki saglayacak ve firmalar da bundan yarar saglayacaklardir. Diger taraftan, toplumda bu sekilde çevre bilincinin gelismesiyle, toplum hem kamunun hem de özel sektörün uygulamalarinin denetçisi olacaktir. Yani örgütlü ve tepkili bir toplum olma yolunda d aha hizli mesafe alinmasi mümkün olacaktir. Yasalarin uygulanmasi, kamu görevlilerinin ve denetçilerinin tutumuna ve insafina birakilmamis olacak, sorunu içsellestiren bireyler ve toplum bu konudaki tepkilerini hemen ortaya koyacaktir. Çevreyi koruma ve gelistirme düsüncesi bir hayat tarzi haline gelecek ve tüketicilerin çevreyi kirletici davranislari da azalacaktir. Öte yandan, kirletenler karsilarinda, yasalardan ve kamu görevlilerinden önce toplumu göreceklerdir. Ayrica, “kirleten öder” kurali çerçevesinde yapilan bazi pervasizliklarin da önüne geçilebilecektir. Tüketicinin satin alma davranisi ve oy kullanma hakki sebebiyle, genel ve yerel yönetimlere ve firmalara karsi kullanabilecegi çok önemli bir yaptirim gücü vardir. Bu gücün farkina varan herkes, onun çevresini kirletmemeye özen gösterecektir. Bu çalismada; çevrenin korunmasi ve gelistirilmesinde, sadece yasal düzenlemelerin ve kamu gücüne dayali bir koruma anlayisinin yeterli olmadiginin; bunlarin yani sira toplum da çevre bilincinin gelistirilmesinin ve bu baglamda da isletmelerin çevreye karsi sosyal sorumluluk bilinci ile hareket etmelerinin; ayrica, pazarlama faaliyet ve uygulamalarinda çevreci pazarlama anlayisi yoluyla, tüketicilerde çevre bilincinin gelismesine katki saglamalarinin önemi ve gerekliligi vurgulanmistir.